10 Kasım 2017 Cuma

Tuhaf mı Tuhaf Bir Roman

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları




         

   Fantastik edebiyatın yeri bende her zaman ayrıdır. Ne zaman güzel kurgulanmış fantastik bir kitap okumaya başlasam kendimden geçer, bütün maceraları karakterle birlikte yaşarım. Onlarla beraber göklerde uçar, onlarla beraber görünmez olurum. Onların yetenekleri benimkiler olur. Çokça da hissederim ki bunu her türde yaşıyorum. Beni sıklıkla bir kitabı okuduğum zaman hüngür hüngür ağlarken görebilirsiniz. Kitapları yaşamak diyorum ben buna, kitap kurtları anladı beni. Neyse yakın zamanda bitirdiğim bir seriden bahsedeceğim bu gün. Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları. Temel geçmişi X-Men'i andırmıyor değil. Yine tuhaf yetenekleri olan çocuklar ve onların bir araya geldiği bir mekan hakkında. Fakat hikayenin bu temel kısmı dışında hiçbir şeyi X-Men'e benzemiyor. 

    İlk kitapta konuya yavaştan dahil olurken bir yandan da karakterleri tanıma fırsatı yakalıyoruz. Baş karakterimiz Jacop son derece normal bir hayat yaşamış bir oğlan çocuğu. Küçükken dedesinin uyumadan önce anlattığı masallarla büyümüş. 16 Yaşına geldiğinde, büyük babasının ölümünün ardından onun anlattığı masalların aslında gerçek olduğunu öğrenir. Ve kendini varlığını bile bilmediği bir dünyada değişik bir maceranın içinde bulur. Kendinin de tuhaf güçlerinin olduğu bu masalsı dünya büyük bir tehlike içindedir ve bu tehlikeyi kendisinin yardımı olmadan atlatamayacak kişiler vardır. Bu yüzden kalmaya ve onlara yardım etmeye karar verir.

İkinci kitap Gölge Şehir'de başlarında öğretmenleri olmayan bu çocukların zorlukların üstesinden nasıl geldiklerini, birbirlerinin arkasını nasıl kolladıklarını ve tuhaflar evrenini korumak için nasıl cesurca savaştıklarını okuyoruz. Bu sırada baş karakterimiz Jacop ile tuhaf çocuklardan Emma arasında bir yakınlık da başlar. Jacop daha çok yeni olduğu bu tuhaflar dünyasında yeteneğinin uç noktalarını fark eder ve bu eşsiz yeteneği onu bu dünyada önemli bir noktaya koyar.


 Ve son kitabımızda Jacop ve Emma hariç bütün çocuklar kötülerin ellerindedir. Jacop ve Emma kendi başlarına arkadaşlarını kurtarmanın bir yolunu bulmaya çalışırlar. Tabii ki bu sırada başlarına gelmeyen kalmaz. En sonunda düşmanın kalesine girmeyi başaran Jacop ve Emma arkadaşlarını kurtarır ve son bir epik savaş gerçekleşir. Tuhaflar dünyası sonunda tekrar güvendedir fakat çok kayıp vermişlerdir. Bütün bu olaylar bittiğinde Jacop ailesinin yanına döner fakat aklı hep arkadaşlarındadır. Son derece normal insanlar olan Jacop'ın anne ve babası onun bu tuhaf hikayelerine inanmazlar ve onu bir kliniğe yatırmaya karar verirler. Sonrasında Bayan Peregrine ve tuhaf çocuklar Jacop'ın anne ve babasını ziyarete gelir ve anlatılanların gerçek olduğunu gösterir. Emma Jacop ile birlikte modern dünyada kalmaya karar verir ve herkes için mutlu bir sonla kitap biter.



Serinin Tuhaf Masallar adında bir de yan kitabı var. Romanda zaman zaman karakterin yollarına devam etmelerinde yardımcı olan bu kitap daha sonrasında ayrı bir kitap olarak basılıyor ve uyarmadı demeyin: Hayatımda okuduğum en rahatsızlık verici masal kitabı. Hikayelerin sonları beklenildiği gibi bitmeyebiliyor ya da konu inanılmaz tuhaf olabiliyor. Okursanız ne dediğimi anlayacaksınız. Seriyi benim gibi fantastik edebiyat hayranı olan herkese tavsiye edeceğim, yaş sınırına gerek duymayan gayet eğlenceli okunası bir roman serisi. Keyifli okumalar :) 

4 Kasım 2017 Cumartesi

Ayla

ayla daughter of war ile ilgili görsel sonucu

  Bu yılın en çok ses getiren filmlerinden biri olan Ayla geçtiğimiz hafta cuma itibariyle vizyona girdi. Daha fragmanını izlerken tüylerimi diken diken eden filmin çok çok iyi olacağını elbette az çok tahmin ediyordum. Filmin ufak tefek eksiklikleri yoktu diyemeyiz ama bu yazımda beni çok etkileyen bu filmin görmezden gelinebilecek o aksaklıklarına değinmeyeceğim.


  Gerçek hayatta kolay ağlayan biri değilimdir. Ama filmlerde ve kitaplarda duygu yoğunluğunu biraz fazla yaşıyorum sanırım. Gerçi Ayla, sinema salonundaki herkesi ağlattı. Önümde oturan adamın karısından gizli göz yaşlarını silmeye çalışması, arkamda oturan teyzelerin ise hıçkıra hıçkıra ağlamasına karşılık oturduğum koltukta sessiz sessiz göz yaşlarımı sildim. Evet, çok duygusaldı.

İlgili resim

  Filmin konusuna değinmeme gerek var mı bilmiyorum, hepiniz az çok biliyorsunuzdur. Kore Gazisi Süleyman Astsubay ve onun savaş sırasında kurtarıp büyüttüğü küçük kız Ayla'yı anlatıyor. Bu bir savaş ya da kahramanlık filminin çok çok ötesinde. Bir sevgi filmi. Bir baba-kızın birbirini nasıl sevebileceğinin filmi. Konunun gerçek bir hikayeden alınıyor olması çok daha etkilenmemizi sağlıyor. Hele en sonda gerçek Süleyman ve Ayla'nın kavuşmasını görünce en taş kalplisi bile dayanamayıp ağlıyor.

ayla daughter of war ile ilgili görsel sonucu

  Filmin bir başka iyi tarafı oyunculuklar. Baş rollerinden yan rollerine hatta figüranlara varana kadar çok iyi oyuncular tarafından canlandırılan karakterler direk hikayenin içine girmemizi sağlıyor. Görüntü yönetmeni  dönemi iyi yansıtan dekorlar kullanmış. Bütün bunlar filmin bu kadar gişe yapmasının sebeplerinden. Oscar aday adayı olduğunu biliyoruz. Şimdilik düşüncem Oscar alamayacağı yönünde. Bunun sebepleri o değinmek istemediğim bir kaç şey. Mesela sürekli Türklerin övüldüğü replikler olması gibi. Zaten bu filmi izleyen herkes Türk Askeri'nin ne kadar sevgi dolu olduğunu kendisi görebilirken sürekli repliklere koyup bunu ön plana çıkarmaya çalışmaları, bunu izleyen yabancı insanları rahatsız edebilir. Diğer bir yandan bazı sahne geçişleri çok hızlı oldu ve hikayede kısa süreli kopukluk yaşamama sebep oldu fakat bunlar büyütülecek şeyler değildi kesinlikle.Gönül ister ki en iyi ödülleri alsın. Ama almasa da bir çok insanın gönlünü fethetti film.

ayla ile ilgili görsel sonucu

  Filme verebileceğim tek puan 10/10. İzlemeyen herkese şiddetle tavsiye ediyorum.