20 Eylül 2017 Çarşamba

Attack On Titan / Shingeki No Kyojin

  Erkek kardeşimin yoğun ısrarları üzerine uzun zamandır ara verdiğim anime macerama devam etmeye başladım. Yine onun önerisi üzerine Attack on Titan denilen bu ünlü animeye başlama kararı aldım. İlk başta bana animeden kısa bir görüntü izlettiğinde fazla etkilenmediğimi söylemeliyim. Bir kere Titan denilen bu düşmanların görüntüsü çok komikti ve bir şekilde çok korkunç olması gereken sahnelerde bile beni güldürüyordu. Fakat kendimi sıkıp 1. sezonu bitirdiğimde kesinlikle  devam etmek istediğim bir anime olduğuna  karar vermiştim.


 attack on titan ile ilgili görsel sonucu


  Kısaca konusundan bahsetmem gerekirse, insanoğlu bir gün titan adını verdikleri devlerle karşılaşıyor. Yani aslında bildiğimiz dev. Hemen hemen insan formuna sahip boyu on metre ile 50 metre arasında değişen yaratıklar. Bu yaratıkların tek bildiği şey insanları yemek. Sebepsizce insan yiyorlar. İnsanlar ise Titanlardan korunmak için büyük duvarlar arasında şehirler kuruyorlar. Kocaman devlerin asla giremeyeceği duvarlar. Toplamda 3 tane olan bu duvarların isimleri sırasıyla Maria Duvarı, Rose Duvarı ve Sina Duvarı.

attack on titan walls ile ilgili görsel sonucu Maria duvarı en dış kısımda yer alıyor ve fakir halkı daha çok köylüleri koruyor. Seride ilk Titan saldırısına uğrayan duvar Maria Duvarı ve serinin baş kahramanı olan Eren ve arkadaşları bu saldırıdan kurtulup Rose Duvarına sığınan mültecilerden. Maria duvarı saldırısı sırasında gözlerinin önünde bir devin annesini öldürdüğünü gören Eren o an bir intikam yemini veriyor ve devlerin tamamını yer yüzünden temizleyeceğini söylüyor. Daha sonra bu emelini gerçekleştirmek için askeri eğitim almak üzere orduya yazılıyor. Onunla birlikte en yakın arkadaşı Armin ve kendi ailesinin büyüttüğü kimsesi olmayan Mikosa karakteri de orduya yazılıyor ve böylelikle onların devleri öldürmek üzere aldıkları eğitimleri izliyoruz. 


attack on titan corps ile ilgili görsel sonucu


  Askeri eğitimin sonunda ise bölümlere ayrılınıyor. Bu bölümler Askeri İnzibat, Garnizon ya da Keşif Birliği. Askeri İnzibat Sina duvarının içerisinde en iyi korunan bölgeyi koruyor ve tamamen kralı korumakla görevli askerlerden oluşuyor. Armasında bir tek boynuzlu at bulunuyor ve sadece en iyi askerler bu bölümü seçebiliyor. Garnizon her duvarın önünde bir birlik bulunduruyor ve duvara karşı bir saldırı olursa sıcak savaşta titanlar ile savaşıyor. Armalarında iki tane gül bulunuyor. Keşif Birliği ise duvarların arkasına gidip devlerin olduğu topraklarda keşifler yapıyor. İmkanları dahilinde devleri yakalayıp onlar üzerinde deneylerde yapıyor. Şu bakımdan en tehlikeli işi aslında Keşif Birliği yapıyor. Keşif Birliğinin armasında özgürlüğü simgeleyen iki kanat bulunuyor.


İlgili resim
Keşif Birliğini Seçen Öğrenciler

  
  Askeri eğitimi derece ile bitiren karakterlerimizin tamamı Keşif Birliğine katılmaya karar veriyorlar.Buradan sonra Keşif Birliğinin düzenlediği seferlerde Eren ve onun birliğinden gelen diğer kişileri izliyoruz. Aynı zamanda Eren baskı altındayken kendisini deve dönüştürebildiğini öğreniyor ve bu gerçek onu ve diğer herkesi şok ediyor. Serinin devamında deve dönüşebilen diğer insanlara ve onların değişik güçlerine tanık oluyoruz. Devlerin nereden geldiklerine ve amaçlarına dair daha fazla şey öğrenirken kahramanlarımızın devlerle verdikleri mücadeleyi izliyoruz.


  Seriye bu noktada Erwin ve Levi adında iki önemli karakter ekleniyor. Erwin keşif birliğinin baş komutanı ve en iyi savaşçısı kabul ediliyor. Levi ise Erwin'in en zor görevlere yolladığı son derece başarılı bir başka asker. Seri'nin ilerleyen bölümlerinde bu iki karakterinde geçmişlerine şahit oluyoruz.

  2. Sezon  fazlasıyla aksiyon dolu bir şekilde bitiyor. Çok fazla soruya cevap bulurken bir o kadar daha soru doğuyor kafalarımızda. Bu da bir sonraki sezonu sabırsızlıkla beklememize sebep oluyor. Diyeceğim o ki, 2. sezon için dört yıl bekleten yapımcılar umarım 3. sezon için de aynı şeyi yapmazlar. Ömrümüz yeni bölüm beklemekle geçiyor resmen.

  Anime şu an için favorilerime girmiş durumda. Buraya tavsiye niteliğinde bırakıyorum. Bir sonraki yazıma kadar hepiniz kendinize iyi bakın.


  


19 Eylül 2017 Salı

Death Note Netflix

   Death Note'un Netflix tarafından filme alındığını duyduğumda ne kadar heyecanlandığımı anlatamam. Eğer sizde animesinin büyük bir hayranı iseniz hissettiğim şeyleri az çok anlarsınız. Yıllardır birçok anime izlememe rağmen aynı tadı, aynı hazzı alabildiğim bir tanesine daha rastlamamıştım. Doğal olarak bu fikir oldukça hoşuma gitti. 

death note netflix ile ilgili görsel sonucu

  Fakat filmin beklediğim tadı vermediğini söylesem yalan olmaz. Animeyi izleyen ve seven kişiler olarak filme karşı oldukça tepkiliyiz. Bunun filmin senaryosundaki zayıflıktan ve oyuncuların yetersizliğinden olduğunu söyleyebilir. Light karakterini animedekinin yarısı kadar bile zeki gösteremediler ve L karakteri ise gereğinden fazla havalıydı. İlk izlediğimde bütün bu kısımlar beni filmden oldukça soğuttu fakat sonra şunu düşünmeye başladım: Bu bir film ve elbette animenin aynısı olamazdı.

death note netflix ile ilgili görsel sonucu

  Animeyi izlemeyen birçok kişi filmin konusunu ilginç bulduklarını ve beğendiklerini söylüyor. Bu yüzden animeden bağımsız incelemeye kalktığımda filmin daha gerçekçi olduğunu söyleyebilirim. Mesela Light'ın Ryuk'u gördüğü sahnede korkudan kafayı yiyecek olması oldukça gerçekçi bir tepki olmuş. Animedeki kadar soğukkanlı olmayan ve gerçek hayata daha yakın tepkiler veren bir Light ile karşı karşıyaydık. Ve Light için seçtikleri oyuncu da günümüz liseli erkek tipine fazlasıyla uyuyor gibi. L karakteri ise filmin başında yüzünü saklayarak ne kadar zeki olduğunu ilk anlarda belli ediyor. Ama animedeki L asla bilinçsizce hareket edip tek başına Kira'yı öldürmeye kalkmazdı. Sondaki kaçış-kovalayış sahnesinden bahsediyorum.Filmde Kira'nın gerçekten Kira olduğunu hissedebildiğim tek sahne en sonda planını babasına anlattığı sahne oldu. 

death note netflix ile ilgili görsel sonucu

  Sonuç olarak film vasat değildi, kötünün iyisiydi. Animeyi sevenleri tatmin etmez ama animeyi hiç izlemediyseniz filmin konusunu ilginç bulabilirsiniz. Filme puanım 4/10. 

Kurtlara Söyle Eve Döndüm

    Evet kelimelerin anlatmaya yetersiz kalacağı kadar masum ve saf bir aşk romanı bitirdim. Hala az çok etkisindeyim ve uzun süre de kurtulabileceğimi sanmıyorum.


  Uzun zaman önce kitap yorumlarına güvendiğim bir kaç kişinin yorumu üzerine almıştım bu kitabı. Okuma önceliğim başka kitaplarda olduğu için uzunca süre kitaplığımda bekledi durdu. Nihayet bir boşluk bulmuşken artık seni okumalıyım dedim ve iyi ki de demişim. Yazarın ilk kitabı olmasına karşın kesinlikle bir ilk kitap amatörlüğü bulunmayan, sayfaların tatlı tatlı aktığı dram dolu bir hikayeydi.

  Kitap iki kız kardeşin birbirleriyle olan diyaloğunu ana tema olarak işliyor. Kardeşlerden birinin dayısıyla arasında çok özel bir bağ var ve bu ara sıra ablasını kıskandırıyor. Sorun şu ki küçük kız kardeşin aşk derecesinde çok sevdiği dayısı AIDS hastası ve ölmek üzere. Nitekim kitabın başlarında dayının ölüm haberini alıyoruz. Dayının ölümünden sonra onun hayatına dair bir çok yeni şey öğrenen June ise dayısına olan sevgisini gösterebileceği yeni bir yol buluyor. Onun ardında bıraktığı sevgilisi Toby ile arkadaş oluyor ve ikisinin aynı adama duyduğu koşulsuz sevgiden yeni bir sevgi doğuyor. Toby sayesinde dayısını tekrar tanıma fırsatı bulan June aynı zamanda asla hissedebileceğini düşünmediği şeyleri hissetmeye başlıyor. Toby ile June arasında masumiyeti ağlatacak kadar güzel bir sevgi oluşuyor.Karşınızdakini incitmemek için ona dokunamazsınız ya o türden bir sevgi. Kendisi de AIDS hastası olan Toby birkaç ay içinde öleceğini bildiği için June'a aralarındaki ilişkinin asla fiziksel bir boyutunun olmayacağını hissettiriyor. Ve bu kitapta görebiliyoruz cinselliğin lafı bile geçmeden iki insan birbirini nasıl sevebilir.  Uzun uzun anlatıp tadını kaçırmak istemem. Ama okuduğunuz zaman çok iyi anlayacaksınız ne demek istediğimi.

  Kitaba gönül rahatlığı ile 9,5/10 veriyorum. Ön yargısız bir şekilde okumanız dileğiyle.

  

8 Eylül 2017 Cuma

Patron Bebek

the boss baby ile ilgili görsel sonucu


   Çizgi film ve animasyon izlemeyi ne kadar çok sevdiğime dair sayfalarca yazı yazabilirim. Tanrıya şükür ki gün geçtikçe film sektörü bu ihtiyacımı karşılayacak bir sürü film çıkarıyor. Patron Bebek ise nispeten yeni sayılan animasyonlardan biri. Tam sevdiğim türde, eğlendiren, iyi çizilmiş, çocukların hayal gücünü yansıtan bir film olmuş 

  Konusundan kısaca bahsetmem gerekirse çocukların bebek fabrikasında üretildiği ve bazı bebeklerin özel olarak seçilip fabrikada çalıştığı bir evrende geçiyor. Bu özel bebekler doğar doğmaz konuşabilme, yürüyebilme gibi yeteneklere sahip oluyorlar. Böyle bebeklerden birisi olan patron bebek, yeni üretilen bir köpek yavrusunu araştırmak üzere bir ailenin yanına gönderiliyor. Gönderildiği ailenin anne ve babası evcil köpek pazarlaması yapan bir şirkette çalışıyorlar ve yeni üretilecek köpeğin bilgilerine sahip oldukları düşünüldüğü için patron bebek bu ailede göreve başlıyor. Ailenin  büyük oğlu bebeğin sırrını keşfediyor fakat annesi ve babasını bir türlü buna inandıramıyor. Bebeğin görevini ve görevi gerçekleştirdikten sonra evi terk edeceğini duyan çocuk bir an önce bebeği evden yollayabilmek adına ona yardım etmeye karar veriyor. Buradan sonra ikisinin maceralarını ve görevi gerçekleştirip gerçekleştiremediklerini izliyoruz. 

Gerçekten eğlenceli ve güldüren iyi yapılmış bir animasyon filmin her türlü özelliğini taşıdığını düşünüyorum. Özellikle küçük yaşta bir erkek çocuğunun hayal dünyasını ve gerçek olayları kendi kafasında nasıl farklı senaryolaştırdığını gösterdikleri sahneleri fazlasıyla samimi buldum. Ufak karelere konulmuş ayrıntılar ise filmin diğer güzel yanlarındandı. Mesela çocuğun evdeyken giydiği ikisi birbirinden farklı çoraplar, düşman adamın giydiği baş parmağı yırtık çorap ve Gandalf alarm gibi ayrıntılar. Gerçek hayatı hayal gücüyle harmanlayan tam küçük çocukların izlemesi gereken sevimli bir film olmuş. Tabii illa küçük olmanıza gerek yok. Benim gibi yetişkin olup animasyon izlemeyi seven herkesin beğenerek izleyeceğinden hiç şüphem yok. Canınız sıkıldıysa, moraliniz bozuksa açıp biraz gününüzü keyiflendirebilirsiniz. 



Ölmek İçin 13 Sebep



13 Reasosn Why dizisi için anlatıcı bakış açısıyla yazdığım incelemedir.




Merhaba ben Hannah Baker. 17 yaşında lise 3 öğrencisi bir genç kızdım. Bu yazıyı okuyorsanız çoktan ölmüşüm demektir. Bu yüzden sizlere hayatımın hikayesini anlatacağım. Daha doğrusu neden hayatıma son verdiğimin hikayesini. Beni bu zorlu kararı vermek zorunda bırakan her şeyi anlatmak istiyorum. Çünkü gerçek şu ki dışarıda bir çok Hannah olduğunu biliyorum. Ve birileri duymalı sesimizi. Zamanında birileri bana el uzatmış olsaydı belki şu an benim içinde işler farklı olurdu. Çok uzatmadan anlatmaya başlıyorum hikayemi. Bu hikaye 13 bölümden oluşuyor. Her biri adım adım beni bu karara sürükledi. Kelebek etkisi dedikleri bir şey vardır ya. Bir kelebek kanat çırpar ve kilometrelerce ötede bir fırtınaya sebep olur. İşte böyle Hannah  Baker'ın hikayesi. Benim hikayem. Yaşadığım her bir olay beni bu ana getirdi. Hemen başla okumaya. Belki okurken hikayenin bir yerinde kendinden de bir parça bulursun. Ha bu arada, yalan söylediğimi mi düşünüyorsun? Peki güzel arkadaşım, ölmüş bir kız neden yalan söyleme ihtiyacı duysun?                                 


İlk sebebim Justin Foley. Kelebeğin ilk kanat çırpışı. Sonun başlangıcı. Bu lanet kasabaya yeni taşınmıştım ve tek bir arkadaşım vardı. Justin sen onun erkek arkadaşıydın. Tek arkadaşım kasabadan taşınınca tamamen yalnız kalmıştım. Justin'den hoşlanıyordum bunu anlamak için ilişki profesörü olmanıza gerek yok. Okulun basket takımında havalı ve yakışıklı bir çocuk kim hoşlanmaz ki. En yakın arkadaşım artık onunla ilgilenmediğini istersem onunla birlikte olabileceğimi söylemişti. Hiçbir engel yoktu ortalıkta. Ve sonunda beklediğim teklif geldi. Justin'le ilk randevumuz. Gece saatlerinde bir parktaydı. Parka gideceğimizi bilmediğim için etek giymiştim. Eğleniyorduk. Kaydıraktan kayarken fotoğrafımı çekti. Rüzgar yüzünden eteğim açılmış ve iç çamaşırım görünmüştü. Ertesi gün o fotoğraf okuldaki herkese mesaj olarak atılmıştı. O gece Justin ile sadece öpüştük. Aklınıza fazlası gelmesin, sadece bir öpücük. Fakat bu fotoğraf yüzünden herkes onunla yattığımı düşündü, doğal olarak. Okulda şu kolay lokma dedikleri kız oldum. Kim ilk randevuda sevişir ki? Ve Justin Foley senin sayende okulun kaşarı oldum. Ama daha kötüsü, sen erkeklere olan güvenimi yıkan ilk kişiydin.


 2. sebep bir zamanlar en yakın arkadaşım olan Jessica Davis. Jessica yeni okuluma benimle aynı dönem başlayan diğer yeni öğrenciydi. Rehber öğretmenimiz iyi arkadaş olabileceğimizi düşünüyordu. Haksız da çıkmadı. Okuldan sonra gidip oturduğumuz bir yer vardı. Orada sıcak çikolata içerdik. Bu yüzden bu arkadaşlığa ben sıcak çikolata arkadaşlığı diyorum. Bir gün bize benzeyen yalnız bir kişi daha bulduk. Alex. Ve iki kişilik grubumuz üç kişi oldu. Jessica ben ve Alex her gün okul sonrası buluşur ve her şey üzerine konuşurduk. Sonsuza kadar arkadaş en yakın arkadaş? Ne yazık ki grubun dağılması fazla uzun sürmedi. Önce Alex bizimle takılmayı bıraktı. Yeni arkadaşlar buldu. Bir süre sonra ise Jessica. Üçümüzün hayatı artık farklı noktalara ilerliyordu. En azından ben öyle sanıyordum. Jessica ve Alex'in sevgili olduklarını ilk öğrendiğimde hissettiğim hayal kırıklığının bir çok sebebi olabilir. Hayatım boyunca hiç bir zaman bir Jessica olamayacağımın tamamen farkındaydım. Jessica öyle bir kızdı yani erkeklerin hakkında dedikodu çıkarmak değilde gerçekten birlikte olmak istediği kızlardan. Amigo takımındaki bir kız. Sonra ne mi oldu? Alex Jessica'yı terk etti ve okuldaki öğrencilerin yaptığı saçma sapan bir listede okulun en güzel kıçlı kızı olarak benim adımı yazdı. Elbette kimse bunu Alex'in kendi kendine çıkardığı bir saçmalık olarak görmek istemedi. Hayır, bu tamamen benim bir kaşar olmamla ilgiliydi. En azından onların görmek istediği buydu. Jessica bu liste yüzünden hep beni suçladı. Sanırım arkadaşlığımıza asıl noktayı koyan buydu. 


Gelelim Alex'e. Kelebeğin kanat çırpışları Justin ile başlamıştı. Ama asıl kasırgayı başlatan ,Alex oldu. Pireyi deve yapan aptal bir kız olduğumu düşünüyor olabilirsiniz. Gerçek şu ki küçük şeyler önemlidir. O listede benim adımı vermesi tamamen Jessica'yı kızdırmak içindi. Bir bakıma başardı ama Jessica yanlış kişiye kızdı. Sayesinde en yakın arkadaşımı tamamen kaybetmiştim. Sadece bu kadarda değil. Adımı o listeye ekleyerek beni bir hedef tahtası haline getirdin. Artık koridorlarda, lavabolarda, hatta çikolata almak için uğradığım küçük marketlerde bile insanların bakışlarından kurtulamıyordum. Hannah Baker, şu kolay kız. Sadece liselilerin uydurduğu komik, saçma bir listeydi, kimseyi incitmezdi değil mi? Böyle düşünen empati yeteneğinden yoksun insanlar bu güne gelmemi sağladı. Bu arada hala ölüyüm.









 Zamanın ilerlemesi ile birlikte takipçi kavramının hayatımızda ne kadar büyük yer kapladığını az çok biliyor olmalısınız. Facebook, twitter, instagram... İnsanlar her yerde birbirlerini takip ediyor. Özel hayat artık sadece bir sıfat tamlaması. Böyle bir dünyada Tyler Down'un yaptığını anlayışla karşılayanlar olabilir. Nedenini bilmediğim bir şekilde beni takip edip durdun Tyler. Geceleri penceremin önünden fotoğraflarımı çekip dünyada en huzurlu yer olması gereken kendi yatak odamda bile kendimi huzursuz hissetmemi sağladın. Ve son darbe. Seni yakalamak için bir kız arkadaşımla sana tuzak kurduğumuz gece mükemmel bir kare yakaladın. Ertesi gün bu kare okulun yarısına mesaj olarak gitmişti. Şimdi bile bu yaptığını düşününce anlam veremiyorum. Neden? Sayende yine arkadaş olma ihtimalim olan birini kaybetmekle kalmadım aynı zamanda kendi odamda tedirgin olmadan bir gece geçiremez oldum. Paranoyaklaştım. Evet hepimizin öyle ya da böyle stalker olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ama sen Tyler, sen yakalandın.




  Bütün erkeler pisliktir. Bazıları çoğu zaman pisliktir, bazıları ise sadece bazen pisliktir. Çok nadiren Clay gibiler olabilir. Pislik olmayanlar. Evet konunun özü erkekler pisliktir. Ama kadınlar pislikten de ötedir. Şeytandır. Courtney Crimson. Herkesin çok sevdiği şu mükemmel kız. Sadece bir arkadaşa ihtiyacım vardı ve seninde ihtiyacın olduğunu biliyordum. Bunu mahvetmek zorunda mıydın? Aptal bir fotoğraf yüzünden. Seni cinsel tercihlerine yargılamayacak özgür bir ülkede yaşıyoruz. Kahrolası iki eş-cinsel baban var. Yine de kendin hakkında çıkacak dedikodulardan korunmak için benim arkama sığındın ve aslında olmayan bir hikaye yaydın. Nasıl olsa adım çıkmıştı. Sen de bir şeyler eklesen çok şey değişmezdi değil mi? Hayır Courtney. İnsanların beni sürekli bir hedef tahtası gibi göstermelerinden bıkmıştım. Artık birileri yaptığı eylemlerin sonuçlarını üstlenmeliydi. Belkide bütün bunlardan sonra biraz dönüp bakarsınız kendinize. Çünkü ölü olmamın sebeplerinden biriside sensin tatlı Courtney.




Okuldaki öğrencilerin yıl boyunca kendilerinin eğlendirmek için nasıl saçmalıklarla uğraştıklarını anlatarak zaman kaybetmeyeceğim. Ama bu saçmalıkların en büyüklerinden birisiydi sanırım Sevgili Anketi. Anketi doldurduğum süre boyunca kesin olarak tek bir kişiyi tarif etmiştim. Onun kim olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Fakat listemin başında ruh hastası Bryce Walker'ı görünce liste olayının doğrulukla ilgisi olmayan bir logaritmadan ibaret olduğunu anladım. Marcus Cole'un sevgili anketinde ise ben üst sırada çıkmıştım. Haliyle bir buluşma teklifi aldım. Saf ben. Hala erkeklerin içinde biraz olsun düzgün birilerinin olabileceğini düşünüyordum. Buluşmaya karar verdiğimiz gece tam saatinde oradaydım. Bir saat seni bekledim. Sevgililer gününde etraftaki herkes sevgilisiyle romantik şeyler yaparken tek başında bir köşede oturmanın nasıl bir his olduğunu tatmış oldum. Sayende. Ve sonunda mekana teşrif ettiğinde ise yanında bütün ekürilerini de getirmiştin. Evet amacın beni nasıl kolay ayarttığını hepsine kanıtlamaktı öyle değil mi? Ama tam olarak öyle olmadı. Hala nasıl ilk buluşmamızda böylesine ileri gitmeye cesaret ettin anlamıyorum. Uzaklaşmanı söyleyerek seni arkadaşlarının yanında küçük düşürmüş olabilirim ama fazlasıyla hak etmiştin. Sayende erkeklere karşı olan ufacık inancımı da kaybetmiş oldum.


Bazı insanlarla sadece yanlış zamanda ve yanlış yerde karşılaşırsınız. Zach Dempsey ile benim karşılaşmam bu şekildeydi. Başta kötü bir niyetinin olmadığını biliyordum. Marcus adına özür dilediğinde tamamen içten olduğunu biliyordum. Ama onun bilmediği bir şey vardı. Artık umudumu kesmiştim. İyi biriyle, beni umursayan biriyle karşılaşmayacığımı biliyordum. Karşıma çıkan erkekler ya bir iddeaya girmiş ya da söylentiler doğru mu diye merak ediyor olacaktı. Bu yüzden seni ciddiye almadım ve reddettim Zach. Çok basit bir olaydı ama sen bunu kaldıramadın. Ne de olsa senin için bir şeyi istemekle elde etmek arasında çok fazla fark yoktu. İletişim derslerinde yaptığımız kimine göre saçma bir etkinlik vardı. Herkesin bir iltifat kutusu vardı ve isimsiz bir şekilde başkalarının iltifat kutularına iltifat atabiliyorduk. Bazılarına önemsiz görünebilir. Ama benim gibi büyük bir yalnızlığın içindeyseniz, hani şu kimsenin sizin tarafınızda olmadığını bildiğiniz yalnızlık türü, hani tek bir arkadaşınız bile olmayan hani öğlen araları yemekhanede tek başına olmak absürt görünmesin diye kitap okuyormuş gibi taklit yapan insanların yalnızlığından, işte böyle bir yalnızlığın içindeyseniz o iltifatlar sizin için önemlidir. Çok iltifat almıyordum zaten ama elimde olanları da sayende kaybettim Zach. Yani iltifatlarımı çalarak benden intikam almaya çalışman gerçekten çok anlamsızdı. Amacın neydi ki gerçekten? Her neyse Zach bana yaptığın çok önemsiz gibi görünebilir. Ama damlaya damlaya göl olur. Daha öncede belirttiğim gibi bu intihar kararı bir günde verdiğim bir karar değildi. Bu önemsiz gibi görünen ayrıntılar bir araya gelip büyük bir kasırgaya yola açabiliyor.

  Ryan Shaver. Okulun enteli. Şu zeki, edebiyat meraklısı, bencil, pislik...Senden kızlar hakkındaki şu saçma listeyi derginde yayınladığından beri hoşlanmıyordum. Hani şu en iyi götlü seçildiğim liste. Her neyse yollarımız bir sonraki sefer de bir şiir kulübünde kesişti. Bana şiirin tamamen düşündükleri dışa vurmakla ilgili olduğunu söylemiştin. Dürüst olmadıydı şairler. Ve bende öyle oldum. Fazlasıyla dürüst bir şiir yazdım. Bu şiiri bana söylemeden isimsiz bir şekilde derginde yayınlaman gerçekten anlam veremediğim bir şeydi. Bu kadar meraklı bir salak olmak zorunda mıydın yoksa bu doğal halin mi? Her neyse sayende kendimi ifade edebileceğimi düşündüğüm bir alandan daha koşarak uzaklaştım. Artık yazmak yoktu. Ne şiir ne hikaye ne de günlük. Artık kaset doldurmak var. Hem şimdi fark ediyorum da, sanırım bu daha etkili bir yöntem. Siz de öyle düşünmüyor musunuz?







Seninle henüz işim bitmedi Justin Foley. Şimdi beni çok derinden etkileyen o geceyi anlatacağım. 3. sınıfa başlarken ki ilk ev partimiz Jessica'nın evinde olmuştu. O gece çarpıcı bir gerçek öğrendim. Sen ve Jessica artık birlikteydiniz. Jessica senin bana yaptıklarını bildiği halde yine de sana güvendi ve bir şekilde onu da kandırdın. Peki sonra ne mi oldu. O partide bütün gün birbirinizle yiyiştikten sonra Jessica'nın odasına çıkmıştınız hatırlıyor musun? Amacın işi pişirmekti ama Jessica sarhoş olduğu ve kendinden geçtiği için yapmamaya karar verdin. Daha sonra ise bir tanecik arkadaşın Bryce Jessica'nın tadına bakmak istedi ve sende buna izin verdin, ya da bunu engellemek için çok fazla bir şey yapmadın diyelim. O gece bende o odadaydım. Neden saklandığım yerden çıkmadım neden Jessica'yı kurtarmadım bilmiyorum. Sanki görünmez bir güç beni engelledi. Ve o günden beri bu gerçek beni yeyip bitiriyor. Bu gerçekle birlikte yaşamak hiç kolay değildi. Gerçekten sen nasıl bu gerçekle yaşıyorsun Justin? En çok değer verdiğini iddia ettiğin kızın başına böyle bir şey geldiğini bilerek, buna göz yumduğunu bilerek nasıl yaşayabiliyorsun?



Sırada güzeller güzeli bir amigo kızımız var. Sheri Holland. Sheri ile hikayemizde o muhteşem partide başlıyor. O gece çok sarsıcı şeyler yaşadıktan sonra artık bir an önce partiden kaçmak ve uzaklaşmak istiyordum. Tam o sırada Sheri bir melek gibi karşıma çıktı. Eve giderken beni de bırakmayı teklif etti. O an için bundan daha iyi bir teklif olamazdı. Yolda giderken bir anlık dikkatsizliğimiz bir kazaya sebep oldu ve yolun kenarındaki dur tabelasını devirdik. Evet olabilecek şeyler her neyse. Bir hata yaptığınız zaman durup onu düzeltmelisiniz eğer kaçar ve o hata olmamış gibi davranırsanız bir şekilde başkalarının incinmesine sebep olabilirsiniz. O gece tam da bu oldu. Bir kaç dakika sonra tabelayı devirdiğimiz kavşakta bir kaza meydana geldi ve okulumuzdaki çocuklardan biri hayatını kaybetti. Daha da kötüsü herkes onun sarhoş olduğu için kaza yaptığını düşündü. Kimse başka bir ihtimali aklına bile getirmedi. Vicdan azabı çekiyor musun Sheri? Hayatın boyunca yaptığın en büyük hata belkide buydu ve ömrünün sonuna kadar seninle kalacak. Geceleri kabuslarında o kazayı görüyor musun? Ah tatlı sevimli amigo kızımız, göründüğün kadar masum değilsin değil mi?

clay jensen ile ilgili görsel sonucu
Sırada hikayenin en acıklı kısmı var. Clay Jensen. Bu kadar isim içerisinde beni kurtarma şansı olan tek isim.  Peki Clay sen bana ne yaptın? Aslında cevap çok basit. Sende bunun farkındasın. Sen sadece hissettiklerini gösteremeyecek kadar korkaktın hepsi bu. Ama hayır tek suçlu sen değilsin. Bende zaman zaman verdiğim tepkilerle bunu zorlaştırmış olabilirim. Mesela Jessica'nın partisinin olduğu akşam. Umarım o gece neden senden kaçtığımı şimdi biraz olsun anlıyorsundur. Sorun şu ki erkekler söz konusu olduğunda artık inancımın kalmadığı bir noktadaydım  ve senin bütün iyi niyetin bütün o saf sevgine rağmen kendimi koruma iç güdüsüyle hareket ediyordum. Yine de bütün cesaretini toplayıp bir kez olsun bana söyleyebilseydin, beni ne kadar çok sevdiğini,  bana ne kadar değer verdiğini, bana ihtiyacın olduğunu bilseydim eğer, hala nefes alırken bilseydim bunları, bu hikayenin sonu çok daha farklı bir şekilde bitebilirdi. Öyle değil mi? Sanırım hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Yine de geri dönüp baktığımda bir tek senine ilgili anılarımın hepsini hatırlamak istediğimi söyleyebilirim.





Sırada listemdeki en berbat kişi var. Evet bu saydığım listedeki diğer insanlar onunla karşılaştırdığımda melek gibi kalıyorlar aslında. Bryce Walker senden bahsediyorum. Gerçekten şu dünyada senden daha hastalıklı bir insan olabilir mi merak ediyorum. Ailenin parasının ve zenginliğinin arkasına saklanıp her istediğini yapabileceğini düşünmen, bir kızın hayatını nasıl mahvedebileceğini düşünmüyor olman... Jessica'nın partisinde en yakın arkadaşının sevgilisine tecavüz etmiştin öyle değil mi? Çünkü en yakın arkadaşlar her şeylerini paylaşmak zorundaydı. Ve intihar etmemden tam bir hafta önce saçma sapan bir gecede, neden senin evine geldiğimi bilmediğim o saçma gecede benim de hayatımın içine etmeyi başardın. Zaten çokta parlak olmayan hayatımın. En kötüsü ise bu yaptığının kötü bir şey olduğunu bile düşünmüyorsun. Bütün bunlar bittiğinde umarım hak ettiğin yere gidersin. Umarım cehennemin benden en uzak köşesinde olursun.






Ve son olarak biraz da okulumun öğrencilere yardımcı olması için para ödediği bir öğretmene gelelim. Kevin Porter.  Kendimi öldürmeye karar verdikten sonra oturup bu ölüme sebep olanlara dair bir liste hazırladım ve teker teker hepsine kasetler doldurdum. O gün geldi ve ben hayata son bir şans vermeye karar verdim. Ama bu sefer yardım alacaktım. Artık olayların benim kaldırabileceğimden çok daha fazla olduğunun farkındaydım ve yardım isteyebileceğim birinin bana iyi geleceğini düşündüm. Bu amaçla okulumuzun rehber öğretmeni Kevin Porter'ın kapısını çaldım. Fakat konuşma beklediğim yönde gitmedi ve o an bana kimsenin yarıdm edemeyeceğini çünkü kimsenin yaşadıklarımı anlamadığını fark ettim. Bay Kevin, belki beni kurtarabilirdiniz ama yapmadınız. Umarım  bu vicdan azabı ömür boyu peşinizi bırakmaz.


Bütün bunların üzerine kesin kararımı vermiştim. Yapacaktım bunu. Bütün cesaretimi topladım ve yapmaya karar verdiğim şeyi gerçekleştirdim. Çünkü biliyordum ki yaşadıkşarımı yaşayan daha bir çok kişi vardı. Seslerini duyuramayan. Komik olan şu ki, öldüğünüz zaman dinlemeye başlarlar.